İNSAN OLMAYI ÖĞRETMEK
İNSAN OLMAYI ÖĞRETMEK
Can Yücel şöyle diyor; ‘Her problem müthiş fırsatlar taşır içinde. Fırsatların yanında problem cüce kalır.’ Dokuz yaşında üvey annesi tarafından hunharca öldürülen Fırat’ın hazin yaşam hikayesi iyi değerlendirilirse bir daha bu tür acıların yaşanmaması için içinde çözümler barındırıyor. Aslında her sorunda çözümler mevcut. Görebilene…
Haberin bir gazeteye yansıması: Sultangazi'de üvey anne ve anneannesi tarafından öldürüldüğü öne sürülen 11 yaşındaki Fırat Sezer'in evine gelen savcı incelemelerde bulunurken, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü görevlileri de mahalleliden bilgi aldı. Cesedi parçalara ayrılıp, sokaklara atılan oğlunun şiddet gördüğünden haberi olmadığını belirten baba Necmi Sezer ise "Gerekirse cezasını biz veririz" dedi.
Yine Fırat’ın gazetelerde yer alan haberinden bir paragraf: ‘Sultançiftliği İsmetpaşa Mahallesi Ordu Caddesi 180 sokak 20 numaralı binada üvey annesi ve diğer kardeşleri ile birlikte yaşayan maktül Fırat Sezer’in kimliği olmadığı için okula hiç gönderilmediği ve bir pidecide çırak olarak çalıştığı belirtildi.’
Eğer iyi değerlendirebilirsek bu paragrafta çok veri var:
1. Bu memleket ‘Sultanın Çiftliği mi?’ de İstanbul’da dokuz yaşındaki bir çocuğun kimliği yok.
2. İsmet Paşa Cumhuriyet’in kurucularından. Atatürk, İsmet Paşa ve arkadaşları Cumhuriyet’i kurunca; ‘Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir.’ Demişlerdi. Fırat’ın kimsesi kimdir?
3. Ordumuz, en ücra köşelerdeki taşlara bile ‘Önce Vatan’ yazmaktadır. ‘Önce Vatan’ Fırat’ı koruyamıyorsa, Fırat olmadan vatanı kim koruyacak?
4. Mahallenin muhtarı, okul müdürü ,ilçenin nüfus müdürü,emniyet müdürü,kaymakamı, ilin valisi, İç İşleri Bakanlığı Fırat’ın kimliğinden haberdar değilse neyden haberdardır?
5. ‘Fırat’ın kenarında bir koyun kaybolsa haberimiz olur.’ diyen ve fısıltılarımızı bile duyan uludevletlüm Fırat SEZER’in varlığını ve eziyetlerini niye sezemedi?
6. Baba Nemci SEZER oğlunun şiddet gördüğünden nasıl haberi olmaz? Baba Fırat’ın öz annesiyle imam nikahlı olduğunda resmi nikah yaptırması gerektiğinden haberi olmadığı gibi mi acaba?
7. Baba Nemci Sezer’in "Gerekirse cezasını biz veririz" sözü acaba bu ülkede mahkemelere, hakim ve savcılara,Adalet Bakanlığı’na gerek yok anlamına gelebilir mi?
Soruları daha çoğaltabiliriz. Ancak soruları daha da çoğaltmak okulların ve eğitimcilerin işi. Eğer bir ülkenin eğitim programı, eğitimcileri Fıratları konu edinmiyorsa ve anlamıyorsa yazılanlar ve konuşulanlar ‘kuru bir gürültü’den başka ne anlam ifade eder. Fırat’ı koruyamayan ve cesedini çöpten bulan bir ülke gerçekten yetmiş üç milyon mudur?
Uzun zamandır ‘Öğrenci Merkezli Eğitim’ kavramı dilimize pelesenk olan bir kavram. Herkes, her yerde bu kavramdan söz ediyor. Fırat’ı merkezine al(a)mayan eğitimin öğrenci merkezliliği kaç para eder?
Dünyamızda durum paradoksaldır. Anlamada büyük ve çok sayıda gelişmeler oluyor, ama anlayışsızlık daha hızlı ilerliyor. Bir toplum bütün kurum ve bireyleriyle her gün Fırat’ın hikayesinden onlarcasıyla karşılaşmasına karşılık durumu anla(ya)mıyor. O zaman bu toplumun zihinsel dokuları bozulmuştur. Bunun çözümü için acil olarak yapılması gereken paradigmaları yani zihin haritalarımızı değiştirmemiz gerekir. Fırat’ı içine almayan zihin haritası bizi istediğimiz adrese ulaştıramaz, ne kadar hızlı gidersek gidelim.
Uzun zamandır ülkemize ve benzerlerine dayatılan emperyalist kültür sonuçlarını vermeye başlamıştır. Toplum her şeyi hızlı bir şekilde tüketiyor. Acı, sevinç, utanç da dahil olmak üzere her şey tüketim unsuruna dönüştürüldü. Fırat’ın ölümü en son örnek. Her şey üç günde tüketildi. Artık geriye Fırat’ın gazete arşivlerindeki haberleri kaldı. Bir dahaki Fırat’a kadar hiçbir resmi ve sivil kurum bu konudan konuşmayacak. Toplum zihinsel,vicdani, ruhsal körlüğünün sonucu olarak karanlığıyla uğraşmaktan Fırat’a sıra bir daha gel(e)meyecek.
‘İnsan Olmayı Öğretmek’ ülkelerin ana başlıklarından biri olmalıdır. ‘Anlama, görme, duyarlı olma, ilkeli olma, nedenselliği kavrama, tavır alma, zalimin karşısında mazlumun yanında olma,bilimin yasalarından ayrılmama, evrensel değerleri savunma’ kavramları olmadan’ insan’a ulaşılamaz. Bu kavramlardan yoksun insan boş bir şişedir. ‘İnsan Olmayı Öğretmek’ sorunu, eğitimin amaçlarından biri haline getirilmelidir. Çünkü insana ulaşamamak zihinlerde ne kadar körelme üretirse, körelme de o kadar insanlıktan uzaklaşmayı üretir.
İnsanı anlama eyleminden;
· Boş konuşma, gevezelik, gürültü,
· Sözcüklerin çok anlamlılığı,
· Başkalarını âdet, gelenek ve göreneklerini bilmeme,
· Başka kültürlerin değerlerinin iyi bilinmemesi,
· Mecburiyet Durumu : Kabile toplumlarında intikam, gelişmiş toplumlarda yazanın buyurucu mecburiyeti (Morin Edgar,s:67).
· Körü körüne bağlanma,
· Sorgulamama,
· Aklını kullanmama,
· Okumama gibi virüsler uzaklaştırmaktadır. İşte eğitimin birinci vazifesi insanı bu virüslerden korumak ve kurtarmaktır. Muhtaç olduğumuz kudret bilimin evrensel ilkelerinde ve insanlığın yüce ahlakında mevcuttur.
Bir ülkenin gelişmişliği ve çağdaşlığı Fırat’ın ölümüne gösterilen tepkilerden ve bu olaya yaklaşımdan tespit edilir. Bir ülkenin sistemi de bu olaydan çok güzel analiz edilebilir. Bir tarihler Siirt’te görev yaptığım sıralarda çaycımız kırık Türkçesiyle bana, ‘Hocam, hayran olam kıravatından’ demişti. Sistemcilere aynı sözü göndermenin tam zamanıdır. ‘Hayran olam sisteminizden.’
‘Her cinayet iki kişiliktir.
Katil ölür, maktül gömülür.’
Maktül Fırat. Gömüldü. Huzur içinde yatıyor, herkesten alacaklı olmanın rahatlığıyla. Peki katil kim?
Her insanın son bir çığlığı vardır: ‘Fırat’ın son çığlığı; ‘ Alın başınıza çalın iğrenç dünyanızı.’
Cemil COŞKUN
Eğitim Müfettişi- İstanbul